Geniş koltuğa yan yana oturan sevgililere servis yaparak karşılarındaki tekli koltuğa geçtim ve ben de oturdum. Onlar viskilerini yudumladılar ve konuştular, dakikalarca. Ahmet, konuşurken münakaşanın hararetiyle viskiyi çabucak içiyordu. İki, üç, dördüncü kadeh doldurduğumda, o da bizimle aynı ayara gelmişti. Semra, yatakta içtiğimiz şarabın üzerine ikinci viski kadehini yuvarlamış ve sevgilisinin yanında Azize’nin bacak bileğini okşamaya başladım. Azize’nin tepkisinin nasıl sonuçlanacağından emin değildim, hanımefendiler böyle durumlarda nasıl tepki vereceği öngörülemeyebilirlerdi. Ancak Azize, hiçbir reaksiyon vermedi. Ben bundan cesaret alarak ayaklarını okşamaya devam ettim. Bir ara Azize, elimi tuttu ve elimi okşamaya başladı. İşte o an dünya benim için aydınlandı.
Araba sürerken asla dikkatimi yoldan çıkarmadığımı söylediğim halde, adam camı indirip “Gülçin bana ait, evine gidiyorsan seni oraya bırakayım.” dedi. Komşumuzun Erol Abi olduğunu öğrendim. Arabaya binip, “Sen miydin Erol Abi? Ben de kim bu serseri diye düşünüyordum.” dedim. Erol Abi gülerken, “Evet, o serseri bana ait.” dedi. Eve doğru giderken, söz atanların ve bakanların konuşmalarını yapıyorduk.
