Sikini yaladım, iyice sertleşmiş, damarları parmak şeklinde kabarmıştı ellerimin içinde. Dilimin ucunu kabarmış kan damarlarında, yumruk benzeri biçimde başında, şapkasının kenarlarında gezdiriyordum ıslak ıslak. Eğildim, aşağıya indim, taşaklarını dudaklarımın arasına alıp emer şeklinde yaptım. Ben bunları yaparken kıvranıyordu ve bağrıyordu. Yukarıya çıktım, ağzımı kocaman açıp sikinin iri kafasını ağzımın içine almaya çalıştım.
Annesi birtakım sıkıntıları olduğunu anlatıyordu. Ben de, “Maddi sıkıntıları halledilir de, manevi sorunlar nelerdir anneciğim?” dedim. Başladı anlatmaya, “Biz yaşlandık, kızlar artık uğramaz oldu, siz İstanbul’da, bizler burada kalmıştık öyle ki. İlhan’ın durumunu biliyorsun, gitmediğimiz doktor kalmadı fakat hiçbir faydası yok. Geçim kaynağımız hayvanlar, onlar da bakım ister, yaşlandık artık bakamıyoruz, İlhan…” Fakat yine elimi alıp üstlerine bastırdılar.
Ulaş, “Şu halimize bak prenses, yaraklarımız dokunuşun için ağlıyorlar, onları böyle mi bırakacaksın?” dedi. Burak da bir taraftan kendini elime bastırırken, bir taraftan da acı çeker şeklinde “Bizi öldür ama bu şekilde bırakma kardeşim, senin için yanıyoruz!” dedi.
